14.06.2017

Müftü Öztürk, TRT Trabzon Radyosunun Konuğu Oldu.

TRT Trabzon Radyosu’nda, her gün sabah 10.00 ile 12.00 arasında canlı olarak yayınlanan “Merhaba Karadeniz” programına telefonla bağlanan İl Müftüsü Mürsel Öztürk ramazan sohbetleri kapsamında, gıybet ve dedikodudan sakınma konusunda bilgi verdi.

Ramazan sohbetleri kapsamında 30 Mayısta katıldığı programda “İsraf” konusunu anlatan Müftü Öztürk 13 Haziran Salı günü katıldığı programda ise “Gıybet” konusunda dinleyenleri bilgilendirdi.

Programa gıybeti tarif ederek başlayan Öztürk “Gıybet; arkadan çekiştirmek, hazırda olmayan birisinin gıyabında hoşuna gitmeyecek bir şeyi söylemek, bir kişiyi kötü şeylerle anmak veya bir kimsede olan bir ayıbı ifşa etmek, açıklamak anlamlarına gelmektedir. Bu açıklamanın illa da söz ile olması gerekmiyor. Yazı ile işaretlerle veya ima ile veya taklit ile onu küçük düşürücü onurunu kırıcı davranışlarda bulunmak şeklindeki davranışların tamamı gıybettir. Kişide görülen bir eksiklik özellikle bunu gizli yapmış ve buda ifşa ediliyorsa bu gıybettir” dedi.

Sosyal Medya ve Basın Yayın Yoluyla Yapılan Gıybet Afete Dönüşebiliyor…

Basın yayın yoluyla yapılan gıybetin çok ağır sonuçlara sebebiyet verdiğini belirten Öztürk, “eskiden sosyal medya yoktu ve basın yayın kanalları da günümüzde olduğu kadar yaygın değildi. Bu sebeple gıybet sadece söz ile yapılıyor ve bu kişiler arasında kalıyordu.  Günümüzde ise sosyal medya ve basın yayın yoluyla yapılan gıybet bir afet haline geldi. Bu davranış İslam’ın haram kıldığı, Kur’an-ı kerimde ölü eti yemeye benzetilen çok çirkin bir davranıştır.”

Gıybetten Kurtulmak İçin Yapılması Gerekenler…

Programda gıybetten kurtulmak için neler yapılması gerektiğini de anlatan Öztürk “Öncelikle gıybet yapılan ortamda durmamak gerekiyor. Böyle bir ortam oluştuğunda bu yapılanın haram olduğunu söylemek gerekiyor. Gıybet yapılmasına engel olmak gerekiyor. Gıybet yapılmasına engel olunamıyorsa Müslümanın o ortamı derhal terk etmesi gerekmektedir. Bir Müslümanın ölü etini paylaşmada işi olmamalı.

Yanlış bir anlayış var, kardeşlerimiz gıybet olmasın ama yaptığı şeyi söylüyorum diyerek söze başlıyorlar. Aslında tamda gıybet budur zaten. Kişide olan bir yanlışlık, bir eksiklik var. Ancak o kişi bunun açıklanmasını ve yayılmasını istemiyor. Gıybet, var olanı söylemektir, olmayan bir şey ile bir kimseyi itham etmek zaten iftiradır. Bir kişi bir yanlış iş yaptığı zaman eğer bu yanlış başkalarının haklarına sirayet ediyorsa bu farklı bir durumdur. Burada bir hak gaspı, dolayısıyla da bir zulüm var demektir. Zulme uğrayan insan da yapılan yanlışla ilgili sesini yükseltebilir bu gıybet olmaz.  Ama kişinin sadece kendi nefsinde kalan özel bir ayıbı ise ve bunu gizliyorsa bunun ifşası gıybettir. Ancak bir kimse açıktan günah işliyorsa o kişi bunu deklare ediyor demektir. Alenen Allah’ın haramlarından birini herkesin önünde işleyen bir kişinin yaptığı ise haddi aşan bir davranıştır bunun söylenmesi gıybete girmez. Yine zalim bir adam zulmediyorsa ve bu zalimin zulmüne uğrayan kimsenin o kişinin zalim olduğunu söylemesi de gıybet olmaz. Müslümanın bir başka Müslümana yanlışını usulü dairesinde söyleyip onu ikaz etmesi ise zaten bir görevdir, dinimiz buna emri bil maruf diyor. Sadece kendi nefsi ile sınırlı bir yanlışı yapan kişiyi ikaz edip uyarmak yerine o yanlışın deşifre edilip yayılması yanlıştır ve bu gıybettir.

Müslüman söz ve davranışlarına çok dikkat etmeli hesabını veremeyeceği hiçbir işin içerisinde olmamalı. Gıybette Müslümanın hesabını veremeyeceği bir sözdür. Ahirette kişi gıybetini yaptığı bir insanın günahlarını yüklenip müflis durumuna düşebilir.

Gıybet Üç Kategoridir…

Gıybetin tamamının aynı kategoride olmadığının altını çizen Öztürk, “birincisi, ben gıybet etmiyorum, o kişide olanı söylüyorum demek haramı helal kılmak gibi büyük bir tehlikedir insanı küfre götürebilir.

İkincisi; gıybet etmiş ve bu gıybetin yayılması büyük bir günahtır. Bu durumda sadece tövbe etmek kâfi olmayıp o kişi ile helalleşmekte gerekmektedir.

Üçüncüsü; yapılmış gıybet gıybeti edilen kişiye ulaşmamış ve yaygınlaşmamış bir söz ise bu durumda hem gıybet eden tövbe etmeli hem de gıybetini yaptığı kimse için dua etmelidir.

Ölünün Arkasından Gıybet…

Gıybetin ölü ya da diri için yapılmasının fark etmediğini kaydeden Müftü Öztürk, “Peygamber efendimiz bir hadisi şerifinde ölülerinizi hayırla yâd ediniz buyurmaktadır.” Ölünün bir görüşü veya cevap verecek durumu yoktur. Dolayısıyla hayatta olanın gıybetini yapmakla ölünün gıybetini yapmak arasında bir fark yoktur, ikisi de gıybettir.

Açıktan günah işleyen ve bununla övünen bir insan tehlikelidir buna dinimizde fâsık denir. Ancak böyle bir hal üzere olan kişinin hali konuşulabilir, bu gıybet sayılmaz. Onun dışında ölüleri hayırla yâd etmemiz gerekiyor.”  

Oruç Sadece Aç ve Susuz Kalmak Değildir…

İçerisinde bulunduğumuz ramazan ayına dikkat çeken Öztürk, “oruç tutmak, sadece aç kalmak değildir. Oruç aynı zamanda bir nefis terbiyesidir. Sevgili peygamberimiz buyurur ki; size biri sataştığı zaman ben oruçluyum deyin” sözle bile münakaşaya girilmesini hoş karşılamıyor. Dilimize oruç tutturmamız gerekiyor. Kulağımıza oruç tutturmak gerekiyor. İslami ölçülere uymayan duygularımıza gem vurarak onlara oruç tutturmamız gerekiyor. Orucun gayelerinden biri de bütün uzuvlarımızı korumaktır. Ramazan aynı zamanda bir sabır eğitimidir. Ramazanda güzel hasletleri alır, dağarcığımıza doldurur, onları ramazandan sonrada devam ettiririz.”

Birçok kavganın, kargaşanın, fitnenin dilin afetleri yüzünden çıktığını ifade eden il Müftüsü Öztürk, özellikle ramazan ayına dikkat çekerek bu tür olumsuz davranışlardan kaçınılması gerektiğinin altını çizdi.